ARKADAŞLAR BU HASAS KONUYA BİR BAYAN YAZARIN KALEMİNDEN AKTARMAYI DAHA UYGUN GÖRDÜM....
Aşkı için öldürülen Fikriye..
Ne hazin bir tarihimiz var. İnsanlar sevgilerini bile canları ile ödemişler. Hele bir genç kızın sırf sevgisi yüzünden Cumhurbaşkanlığı köşkü kapısında öldürülüşü ayrı bir utanç konusu.
Hani hiç mi centilmen olamadınız.
Bir kadına silah çekilemeyeceğini bilemediniz.
Kapınıza gelen, sadece seven masum bir genç kızı azılı bir suçlu gibi öldürdünüz.
Sonra da, "intihar etti" deyip tarihin gözlerine mil çekerek, o genç kızı götürüp bilinmez bir yere gömdünüz.
Tüyler ürperten bir cinayete kurban gideceğini bilemeden, Mustafa Kemal"i sever Fikriye.
Bu ince, narin, esmer kız evlilik hayalleri kurar.
Ne ki paşa ile evliliği arasında dağlar kadar engel vardır.
Gerektiği kadar zengin ve soylu bir aileye mensup değildir.
Zübeyde Hanım gelin olarak, onu oğluna layık görmemektedir.
"Latife Hanım"ın Kâğıtları isimli kitabın yazarı Fatih Bayhan bu kez "Fikriye Hanım" isimli eserini kaleme almış.
Tarihimizin pek de bilinmeyen karanlık bir sayfasını aydınlatmaya çabalamış.
Kitapta ******"ün Fikriye Hanım ile ilişkisinin olduğu, dedikoduları önlemek için onunla nikâhlandığı, fakat nedense bu nikâhın gizlendiği, zira anne Zübeyde Hanım"ın onu istemediği anlatılıyor.
Fikriye"nin sevdiğine kavuşmak için, İstanbul"dan deniz yolu ile Ankara"ya ulaşmaya çabaladığını, Karadeniz limanlarına uğrayarak hayaller kurduğu, zaten nikâhlısı olduğu Mustafa Kemal ile evlenme yolculuğu maalesef hüsranla sonuçlanır.
O devrin elit muhitinin de beklentisi; Paşa-Fikriye evliliğidir.
Köşkü, Fikriye Hanım beğenmiş ve özenle döşetmiştir.
Fakat talihin garip bir tecellisi olarak köşke Latife Hanım gelin gelmiş ve yerleşmiştir.
Köşk çevresi de şaşkındır ama yapacak bir şey yoktur.
Evlenmek muradı ile Ankara"ya zorlu bir yolculuk yapan Fikriye, köşkün kapısında kalakalır.
Latife Hanımın emri ile kovulur.
Çıkan tartışmada vahşice öldürülür.
Allahım, ne kadar emir kulu insanımız varmış meğer.
Garip bir kızcağızı içeri almadıkları gibi, kalkıp takır takır vurup öldürüyorlar.
Sonra bu utanç verici skandalı ört bas edip, ellerini temizlediklerini sanıyorlar.
Genç bir kadını öldürmenin vebalinden kurtuldukları gibi, kanlı elleri ile ustaca resmi tarihe yalanlarını yazıyorlar:
"Fikriye Hanım intihar etti".
Üstelik bilinmeyen bir yere gömülür.
Gerçi onun ölümü Latife"ye de mutluluk getirmez, paşa ile ayrılırlar.
Oysa tarihin bilinmezleri ile elit çevre dışında halk, Fikriye"yi tanımaz; daima Latife"ye sahip çıkar.
Hatta çarşafını çıkarmadığı için Mustafa Kemal"den ayrıldığı yolunda bir şehir efsanesine çok fazla bel bağlar.
Sorbon"da okumuş bu çok kültürlü, zengin, soylu, genç Latife aslında bir feminist gibi hareket edip Mustafa Kemal İzmir"e geldiğinde; atına atlayarak debdebeli Uşşakızade Köşküne Onu davet ederek, ailesinin asaleti ve zenginliği ile paşanın başını döndürür.
Usta bir manevra ile anne Zübeyde Hanımı da kıtlık günlerinde, bu kuş sütünün eksik olmadığı köşkte aylarca misafir eden Latife Hanım; harika zekâsının ürününü derip, paşa ile nikâhını kıydırıp köşke gelin gelir.
Dönemin dindar Anadolu"sundaki gezilere çıkarken de, halkın sevgisini kazanmak için, çarşaf giyecek kadar zekâsını kullanır.
Gelin görün ki ölümünden çeyrek asır sonra açılmasını vasiyet ettiği mektupları vakit dolalı hayli sene olduğu halde; resmi tarihçiler tarafından okunmuş ve açıklanması uygun bulunmamıştır.
Onun yaşadıkları, hatası ile sevabı ile aktardıkları, toplumdan titizlikle saklanmakta.
Hani çok keskin ifadeleri bari sansürleseler de; meramını öğrenebilsek.
Hayır, yine mümkün olmamakta, sayısız kez yaptıkları gibi; tarihin gözlerine yine mil çekilmekte
Değişik bir bakış açısıyla Mine Alpay Gün den alinti